PTT internet sayfasından yapılan sorgulama sonucu alınan kayıtlar bilgi amaçlıdır ve tebliğ tarihinin tespitinde belirleyici değildir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun benzer iki kararında, PTT internet sayfasından yapılan sorgulama sonucu alınan kayıtlar bilgi amaçlı olduğu, tebliğ tarihini tespit etmede resmi nitelikte olmadığına dair kararlar vermektedir. Buna ilişkin ilgili iki kararda aşağıdan ulaşabilirsiniz. Faydalı olması dileğiyle.
ÖZET : Ödeme emrinin tebliği tarihinin tespitinde, tebliğ mazbatasında yazılı tarih esas olup, PTT internet sayfasından yapılan sorgulama sonucu alınan kayıtlar bilgi amaçlıdır ve tebliğ tarihinin tespitinde belirleyici değildir.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS NO : 2015/32141
KARAR NO: 2016/6528
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : *************
TARİHİ : 19/11/2015
NUMARASI : 2015/532-2015/710
DAVACI : ALACAKLI:*******
DAVALI : BORÇLU :**********
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Hava Kandemir tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından genel haciz yoluyla başlatılan takibe karşı borçlunun itirazı üzerine icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiği, alacaklının, itirazın süresinde yapılmadığını belirterek takibin durdurulmasına ilişkin işlemin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Genel haciz yoluyla takipte itiraz etmek isteyen borçlu, itirazını, İİK’nun 62/1. maddesi uyarınca, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde icra müdürlüğüne yapmak zorundadır. İİK’nun 62. maddesine göre de, yasal sürede yapılan itiraz ile takip durur.
Somut olayda, takip dosyasında mevcut tebliğ evrakına göre, ödeme emrinin borçluya 15/07/2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun yasal yedi günlük süreden sonra 23/07/2015 tarihinde itiraz ettiği görülmektedir.
Ödeme emrinin tebliği tarihinin tespitinde, tebliğ mazbatasında yazılı tarih esas olup, PTT internet sayfasından yapılan sorgulama sonucu alınan kayıtlar bilgi amaçlıdır ve tebliğ tarihinin tespitinde belirleyici değildir.
O halde, mahkemece, yasal süreden sonra yapılan itiraz takibi durdurmayacağından şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
ÖZET: PTT’nin web sitesinden alınan bilgi amaçlı olan kayıtlara itibar edilerek şikâyetin kabulüne karar verilmiş ise de bu kayıtlar resmî kayıt olmadığından, bu kayıtlara göre sonuca gidilmesi mümkün değildir.
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/12-2257
KARAR NO : 2021/916
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Eskişehir 3. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/12/2016
NUMARASI : 2016/798-2016/982
DAVACI-BORÇLU : ********
DAVALI-ALACAKLI : ****************
1. Taraflar arasındaki “şikâyet” isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda, Eskişehir 3. İcra (Hukuk) Mahkemesince verilen şikâyetin kabulüne ilişkin karar alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına direnilmiştir.
2. Direnme kararı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. İNCELEME SÜRECİ
Borçlu İstemi:
4. Borçlu vekili şikâyet dilekçesinde; müvekkili aleyhine Eskişehir 7. İcra Dairesinin 2015/6382 E. sayılı dosyasında başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte ödeme emrinin 05.05.2015 tarihinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre muhtara teslim edilmek suretiyle tebliğ edildiğini, müvekkilinin 12.05.2015 tarihinde takibe itiraz ettiğini, takibe yasal süresinde itiraz edildiğinden takibin durduğu inancıyla hareket eden müvekkilinin takip işlemlerinin devam ettiğini öğrenince takip dosyasını incelediklerini ve takip dosyasındaki ödeme emri tebligat mazbatasında tebliğ tarihinin posta memuru tarafından sehven 04.05.2015 olarak yazıldığını gözlemlediklerini, 24.07.2015 tarihinde icra dairesine başvurarak müvekkilinin elindeki 05.05.2015 tarihini içerir tebligat zarfını ve PTT’nin web sitesinden alınan gönderi takibi sorgu çıktısını sunarak takibe süresinde itiraz edilmiş olması sebebiyle takibin durdurulmasını talep ettiklerini, icra memurunun tebliğ tarihleri arasında farklılığın yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle taleplerini reddettiğini, ayrıca ödeme emrinin de müvekkiline usulsüz tebliğ edildiğini, posta memurunun muhatabın tebliğ anında adreste bulunmama sebebini gereğince araştırıp nerede olabileceğini tespit etmediğini, matbu kaşe ile yazılı şekilde komşunun imzadan imtina ettiği yazılı olsa da kimliğini tespit etmediğini, posta memurunun Tebligat Kanunu’nun aradığı “muhatabın adreste bulunmama sebebini tahkik ve tevsik” görevini yerine getirmeyerek savsakladığını, posta memurunun bu keyfi ve sorumsuz davranışını sürdürerek 05.05.2015 tarihinde mahalle muhtarına teslim ettiği tebliğ evrakına şaşırarak bir gün öncesinin yani 04.05.2015 tarihini yazdığını ileri sürerek şikâyetin kabulü ile takibe süresinde itiraz edilmiş olmasına rağmen takibin durdurulmasına yönelik taleplerinin reddine ilişkin icra memurluk işleminin kaldırılmasına ve tebliğ tarihinin tespiti ile takibin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Alacaklı Cevabı:
5. Alacaklı vekili cevap dilekçesinde; tebligat mazbatası üzerinde yazan tarihin aksinin aynı nitelikteki kesin bir delille ispatlanması gerektiğini, şikâyet dilekçesine eklenen belgelerin bu nitelikte olmadığını, ayrıca PTT’nin web sitesindeki sorgulama ekranına göre tebliğ tarihinin 06.05.2015 olduğunu, şikâyetin usulsüz tebligatın varlığının öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içinde ileri sürülmesi gerektiğini, borçlunun itiraz dilekçesini dosyaya sunduğu tarih öğrenme tarihi olarak kabul edilse dahi 7 günlük şikâyet süresinin geçtiğini savunarak şikâyetin reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Eskişehir 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 07.08.2015 tarihli ve 2015/500 E., 2015/450 K. sayılı kararı ile; somut olayda tebliğ memurunun muhatabın kapısının kapalı olması nedeniyle ismini vermeyen komşusundan muhatabın dışarıda olduğunu öğrenmiş ise de geri dönüp dönmeyeceğini, adresinden geçici süre için ayrılıp ayrılmadığını tespit etmediğinden ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğu, borçluya çıkartılan ödeme emri tebligatının muhataba verilmek üzere muhtara bırakılan tebliğ evrakına tebliğ tarihi 05.05.2015 olarak kaşe ile basıldığı, ayrıca PTT’nin resmî internet sitesinde yapılan gönderi takibinde de teslim tarihinin 05.05.2015 yazıldığı, borçlunun kendisine teslim edilen ödeme emri tebligatındaki 05.05.2015 tarihine itibar ederek icra dosyasına borca itiraz dilekçesini vekili aracılığıyla 12.05.2015 tarihinde verdiği gerekçesi ile şikâyetin kabulü ile ödeme emrinin 05.05.2015 tarihinde tebliğ edildiğinin tespitine dosya üzerinden karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 12. Hukuk Dairesince 10.02.2016 tarihli ve 2015/26947 E., 2016/3330 K. sayılı kararı ile;
“…Alacaklının, genel haciz yoluyla başlattığı ilamsız icra takibinde, borçlunun, ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini ileri sürerek ödeme emri tebliğ tarihinin düzeltilmesi talebi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir.
Borçlunun kendisine gönderilen ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürmesi, İİK’nun 16. maddesi anlamında bir “şikayet” olup, aynı maddenin 1. fıkrası gereğince borçlunun bu şikayetini, işlemi öğrenme tarihinden itibaren 7 günlük sürede icra mahkemesine yapması gerekir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.1991 tarih ve 1991/12-258 Esas – 1991/344 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, seçilen takip şekline göre, borçlunun, icra dairesine itiraz etmesinden ayrı olarak yedi günlük şikayet süresi içinde tebliğ tarihinin düzeltilmesi için icra mahkemesine başvurması zorunludur.
Somut olayda borçlunun, şikayet dilekçesinde, ödeme emrine dair tebligatın 05.05.2015 tarihinde yapıldığını beyan ettiği, icra dairesine ise 12.05.2015 tarihinde itiraz ettiği görülmekte olup, 05.08.2015 tarihinde icra mahkemesine yaptığı başvurunun, İİK’nun 16/1. maddesinde öngörülen yedi günlük süreden sonra olduğu anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece şikayetin süre aşımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Eskişehir 3. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 01.12.2016 tarihli ve 2016/798 E., 2016/982 K. sayılı kararı ile; borçluya gönderilen ödeme emri tebligatında tebliğ tarihinin kaşe ile 05.05.2015 olarak basıldığı, PTT’nin web sitesinde yapılan kontrolde ve alınan çıktıda ödeme emri tebliğ tarihinin 06.05.2015 yazıldığı, borçlu vekili tarafından 12.05.2015 tarihinde yani yasal 7 günlük süre geçmeden borca itiraz dilekçesinin icra dosyasına sunulduğu, borçlu vekili itiraz dilekçesini sunduğunda itirazın süresinde yapıldığını düşünerek ayrıca icra mahkemesine tebligatın usulsüzlüğüne ilişkin şikâyette bulunmadığı, borçlu vekilinin icra dosyasına sunduğu itiraz dilekçesinden sonra icra dosyasına dönen ödeme emri tebligatında tebliğ tarihinin 04.05.2015 olarak yazıldığı, icra dairesince 21.05.2015 tarihinde borca itirazın yasal 7 günlük süre içinde yapılmadığından bahisle takibin durdurulması talebinin reddine karar verildiği, bu kararın borçluya veya vekiline tebliğ edilmediği, borçlunun itirazının süresinde olmadığını ve takibin durdurulmayarak kesinleştiğini maaşına haciz konulması ile öğrendiği, borca itirazını süresi içinde yaptığını düşünen borçlu vekilinin icra mahkemesine tebligatın usulsüz tebliğ şikâyetinde bulunacağının düşünülemeyeceği, borçlunun maaşına haciz konulduktan sonra hakkındaki takibin kesinleştiğini ve ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini öğrendikten sonra yasal 7 günlük süre içinde icra mahkemesine başvurduğu, ödeme emri tebliğinin Tebligat Kanunu’nun 20, 21 ve özellikle Tüzüğün 28. maddesi uyarınca usulsüz olduğu gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlunun usulsüz tebliğ şikâyetinin süre aşımından reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 33. maddesi gereğince hukuki tavsif (niteleme) ve uygulanacak Kanun maddesinin tespiti hâkime aittir. Ayrıca HMK’nın 119. maddesinde dava sebebi olarak hukukî sebepler değil maddi vakıalar esas alınmıştır. İcra mahkemesi tarafların dilekçelerinde ileri sürdükleri maddi vakıalarla bağlıdır; ancak başvuranın bu bağlamda yapmış olduğu hukuksal nitelendirmelerle bağlı değildir.
13. Tarafların ileri sürmüş olduğu maddi vakıaların hukukî nitelendirmesini yapmak yani somut olay ya da ilişki bağlamında işlerlik kazanacak hukuk kurallarını araştırıp bulup uygulamasını gerçekleştirmek, hâkim tarafından kendiliğinden yerine getirilmesi gereken bir görevdir (HMK’nın 33. maddesi). Somut olaya uygulanacak olan hukuk kuralları, dava sebebinden tümüyle farklı bir kavram olan hukukî sebebi oluşturur (Tanrıver, S.; Medeni Usul Hukuku C. 1. Ankara 2016, s. 480-483).
14. Somut olayda alacaklı tarafından başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte (7) örnek nolu ödeme emrinin borçluya Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasına göre tebliği üzerine borçlunun vekili aracılığıyla 12.05.2015 tarihinde icra dairesine verdiği dilekçesi ile ödeme emrine itiraz ettiği, icra dairesinin 21.05.2015 tarihli işlem ile borçluya ödeme emrinin 04.05.2015 tarihinde tebliğ edildiği, itiraz dilekçesinin ise 12.05.2015 tarihinde verildiği, İİK’nın 62. maddesi gereğince ödeme emrine itiraz süresinde olmadığından takibin İİK’nın 62 ve 66. maddeleri gereğince durdurulması talebinin reddine karar verildiği, alacaklı vekilinin 22.05.2015 tarihinde haciz talep ettiği, borçlu vekilinin 24.07.2015 tarihinde icra dairesine başvurarak ödeme emrinin 05.05.2015 tarihinde tebliğ edildiğini, PTT’nin web sitesinde kayıtlara göre tebligatın 06.05.2015 tarihinde muhtara Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre teslim edildiğini belirterek itirazın süresinde yapıldığının kabul edilmesini talep ettiği, icra dairesince 24.07.2015 tarihli işlemle borçlu tarafta kalan tebligat parçasındaki tarih veya PTT’nin web sitesindeki sorgulamada yazan tarihin değerlendirilmesinin yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile talebin reddine karar verildiği, borçlu vekilinin 05.08.2015 tarihinde şikâyet yolu ile icra mahkemesine başvurarak ödeme emri tebligat mazbatasında tebliğ tarihinin posta memuru tarafından sehven 04.05.2015 tarihi olarak yazıldığını, ödeme emri tebliğ tarihinin 05.05.2015 olduğunu, ayrıca ödeme emrinin de usulsüz tebliğ edildiğini ileri sürerek şikâyetin kabulü ile takibe süresinde itiraz edilmiş olmasına rağmen takibin durdurulmasına yönelik talebin reddine ilişkin icra dairesinin 24.07.2015 tarihli işleminin kaldırılmasına ve tebliğ tarihinin tespiti ile takibin durdurulmasına karar verilmesini talep ettiği, icra mahkemesince istemin ödeme emri tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olan 05.05.2015 tarihi olarak düzeltilmesine ilişkin usulsüz tebliğ şikâyeti şeklinde nitelendirildiği görülmektedir.
15. Borçlu vekilinin icra mahkemesine başvurusu bu hâli ile usulsüz tebliğ şikâyeti olmayıp, ödeme emrinin gerçek tebliğ tarihinin tespitine ilişkin şikâyettir. Borçlunun bu şikâyeti İİK’nın 16. maddesinin 2. fıkrasına göre bir hakkın yerine getirilmemesi ile ilgili olduğundan süresiz şikâyete tâbidir. Yapılması gereken iş gerçek tebliğ tarihinin tespit edilerek, borçlunun 12.05.2015 tarihinde icra dairesine yaptığı itirazın süresinde olup olmadığının belirlenmesinden ibarettir. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasına göre yapılan tebligatlarda (2) nolu ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih tebliğ tarihi sayılır.
16. Tebligat Kanunu ve Tebligat Yönetmeliği tebliğ belgesindeki işlemin aksinin iddia edilmesi hâlinde bunun tahkik şeklini ve yöntemini göstermemiştir. Mahkemece, her somut olayın özelliği, oluş şekli, gerçekleşen maddi olgular en ufak ayrıntılarına kadar göz önünde bulundurup iddia tahkik edilmelidir. Hukuk Genel Kurulunun 07.04.1982 tarihli ve 1377 E., 337 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere tebligat parçasında yazılı olan hususun aksi her türlü delille ispatlanabilir.
17. Somut olayda icra mahkemesince yapılan incelemede PTT’nin web sitesinden alınan bilgi amaçlı olan kayıtlara itibar edilerek şikâyetin kabulüne karar verilmiş ise de bu kayıtlar resmî kayıt olmadığından, bu kayıtlara göre sonuca gidilmesi mümkün değildir. O hâlde mahkemece ilgili PTT müdürlüğünden şikâyet konusu tebligat ile ilgili kayıtlar getirtilerek, alınacak cevaba göre ödeme emrinin gerçek tebliğ tarihinin tespit edilmesine ilişkin şikâyet hakkında bir karar verilmesi gerekir.
18. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; borçlunun isteminin usulsüz tebliğ şikâyeti olmayıp, ödeme emrinin gerçek tebliğ tarihinin tespiti olarak nitelendirilmesi gerektiği, ödeme emri tebligat parçası üzerinde tebliğ tarihi 04.05.2015 olarak görülmekte ise de bunun maddi gerçekliğe aykırı olduğu, muhtara teslim tarihinin 05.05.2015 olup, 2 nolu ihbarın kapıya yapıştırılma tarihinin 04.05.2015 olamayacağı, ödeme emrinin 05.05.2015 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, mahkemece
PTT’nin web sitesinden alınan kayıtlar bilgi amaçlı olup resmi kayıt niteliğinde olmadığı. yapılan incelemenin yeterli olduğu gerekçesi ile direnme kararının bu değişik gerekçe ile onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
19. Hâl böyle olunca direnme kararının, açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Kanun’un 29. maddesi ile eklenen Geçici 7. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken İİK’nın 366/III. maddesi uyarınca kararın
tebliğden itibaren on gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.07.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.