Yetkisiz icra dairesine yapılan takip talebi ile de zamanaşımı kesilir. Yetkisiz icra dairesindeki borçlunun kabulü dışındaki hiçbir takip işlemi, yetkili icra dairesince geçerli sayılamaz. İİK’nın 66/1. maddesi uyarınca borçlu süresi içerisinde yetki itirazını bildirirse icra takibi kendiliğinden durur. Bu yetki itirazı alacaklı tarafından kabul edildiğinde dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesini talep eder. Dosya kendisine gönderilen icra dairesi, borçluya yeni bir ödeme emri gönderir.

 

T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

 

ESAS NO       : 2019/17-855

KARAR NO   : 2020/1001

 

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A

Y A R G I T A Y İ L A M I

 

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ              : Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

TARİHİ                               : 08/11/2018

NUMARASI                 : 2018/712-2018/1018

DAVACI                        :

DAVALI                        :

 

  1. Taraflar arasındaki “itirazın iptali”davasından dolayı yapılan yargılama sonunda,Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkinkarardavalı vekilitarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2.Direnme kararı davalı vekilince tarafındantemyiz edilmiştir.

3.Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

 

  1. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

  1. Davacı vekili 12.11.2013 harç tarihli dava dilekçesinde; Kars 2. İcra Dairesinin 2012/1146 E. sayılı dosyasında yapılan icra takibinde davalının 04.11.2012 tarihli itiraz dilekçesi ile borca ve ferilerine itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, yapılan itirazda herhangi bir neden belirtilmediği gibi itirazın da haklı bir yanı bulunmadığını ileri sürerek takibe vaki itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %40 icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Cevabı:

5.Davalı vekili 28.11.2013 harç tarihli cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, kaza tarihinden itibaren geçen zaman zarfında zamanaşımının dolmuş olduğunu, icra takibine itiraz tarihi ile itirazın iptali davasının açıldığı tarih arasındaki zaman zarfında arzu edilen zamana uyulmadığı için ve itirazın iptali isteme tarihi ile icra itiraz tarihi arasında geçen zaman zarfında zamanaşımı hükümlerinin uygulanması gerektiğini savunarakdavanın reddine karar istemiştir.

Mahkeme Kararı:

6.Kars 1. Asliye HukukMahkemesinin11.11.2014 tarihli ve2013/638 E.,2014/798 K. sayılı kararı ile;icra dosyasında alacaklı tarafından borçlualeyhine19.10.2012 tarihinde7.287,22TLtutarındaki toplam alacağın takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yasal faizi icra, harç ve masrafları ve vekalet ücreti ile birliktetahsilinintalepedildiği, ödemeemrinin01.11.2012 tarihinde tebliğ edildiği,alınan bilirkişi raporlarına göre sürücü Burhanettin Nurlu’nun %100 oranında kusurlu bulunduğu, kazaya karışan araçtaki hasar bedelinin 13.034,32TL olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptaliyle takibin devamına, davalının alacağın %20 olan 1.457,44TL icra inkâr tazminatı ödemesine karar verilmiştir.

 

Özel Daire Bozma Kararı:

  1. Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içindedavalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
  2. Yargıtay 17.HukukDairesince27.02.2018tarihli ve 2015/12069 E., 2018/1379 K. sayılı kararı ile; “…Dava,kasko sigorta poliçesi kapsamında sigortalıya ödenen tazminatın rücuen tahsili için yürütülen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden, 06.02.2007 tarihinde davalı şirkete ait 36 AH 888 Plakalı aracın dava dışı Burhanettin Nurlu idaresinde iken davacı sigorta şirketince kasko sigortası ile sigortalı olan 34 ZV 4738 plakalı aracı çarparak hasarlanmasına neden olduğu, davacı sigorta şirketinin sigortalısına ödediği hasar bedeli için Beyoğlu 3.İcra Müdürlüğü’nün 2007/19493sayılı dosyasından davalı şirket aleyhine 04.10.2007 tarihinde 7.287,22 TL alacak için ilamsız takip başlatıldığı anlaşılmaktadır.

Davalı şirkete ödeme emri 24.06.2008 tarihinde tebliğ edilmiş, 01.07.2008 tarihinde borca ve icra müdürlüğünün yetkisine itiraz edilmiştir. İtiraz alacaklıya tebliğ edilmemiş ise dedosya işlemsiz bırakılmış ve 01.04.2010 tarihinde davacı vekili tarafından dosyanın yenilenmesi istenmiş 05.04.2010 tarihinde bu talep takibe itiraz edildiği gerekçesi ile red edilmiştir. Bundan sonra yine hiçbir işlem yapılmamış ve 19.03.2012 tarihinde davacı alacaklının vekili yetki itirazını kabul ettiğini belirterek dosyanın Kars’a gönderilmesini istemiş, dosya Kars’a gönderilerek 2012/1146 numarasına kaydı yapılmış, yeniden 02.11.2012 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş ve davalı 05.11.2012 tarihinde itiraz etmiştir. Davacı bu itirazın iptalini talep etmiştir.

Davacı tarafından ilk icra takibine yetki ve borca ilişkin olarakborçlu tarafından 01.07.2008 tarihindeyapılan itiraz ile takip durmuş ve aynı zamanda KTK 109/son maddesindeki 2 yıllık süre kesilmiştir. Bu tarihten sonra davacı 01.4.2010 tarihinde takibin yenilenmesi istemiş ve bu talep 05.05.2010 tarihinde red edilmiş ise deyetki ve borca itiraz ile ilgili bir karar alınmadan yapılan işlemlerin bir geçerliliği olmadığından zamanaşımını kestiğinden söz edilmez. 01.07.2008 tarihinden sonra geçerli olarak yapılan ilk işlem 19.03.2012 tarihli yetki itirazının kabulü ile dosyanın Kars İcra müdürlüğüne, gönderilmesi talebi olduğundan KTK 109/son maddesindeki 2 yıllık süre geçmiştir. Eldeki davada ceza zamanaşımı süresinin ise uygulanmayacağı da sabittir.

Bu maddi ve hukuki olgular dikkate alındığında, mahkemece itirazın iptali davasının süresinde açılmadığından reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

9.Kars 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08.11.2018tarihlive2018/712E., 2018/1018 K.sayılıkararı ile; davacı tarafın Beyoğlu 3. İcra Dairesinin 2007/19493 E. sayılı takip dosyası ile başlatmış olduğu takibe ilişkin davalı tarafın 01.07.2008 tarihli itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, itiraz dilekçesinin tebliğ edilmemesi nedeniyle davacı tarafın dava açma süresinin başlamadığı, dava süresinin başlamasına ilişkin anılan yasa hükmünde tebliğ dışında bir yol öngörülmediğibelirtilerek önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

  1. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

  1. UYUŞMAZLIK

11.Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki itirazın iptali davasının süresinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.

 

III.GEREKÇE

12.Dava, kasko sigorta poliçesi kapsamında sigortalıya ödenen tazminatın rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

13.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenen ödeme emrine itirazın iptali davası (konusu borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan) bir eda davasıdır. İtirazın iptali davası, takip alacaklısı tarafından, ödeme emrine (süresi içinde) itiraz etmiş (m. 62) olan takip borçlusuna karşı açılır. Alacaklı davayı kazanırsa (yani, mahkeme borçlunun borçlu olduğu kanısına varırsa), mahkeme, borçlunun itirazının iptaline karar verir; işte bundan dolayı, bu davaya itirazın iptali davası denir (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış İcrave İflas Hukuku, Ankara 2017,s. 107). Bu davanın açılabilmesi için; ilamsız takip yapılmış olması, borçlunun bu takibe itiraz etmesi, alacaklının, itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurmaması, itirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması gerekmektedir. Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibi konusu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. İtirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (Deynekli, A./Kısa, S: İtirazın İptali Davaları İcra İnkâr ve Kötüniyet Tazminatı, Ankara, 2013 s: 80).

  1. İİK’nın 67. maddesinde düzenlenen ve alacaklı tarafından itirazın iptali davasının, borçlunun icra dosyasına yaptığı itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde açılması gerektiğini öngören süre, hak düşürücü süredir. Yeri gelmiş iken hemen belirtmek gerekir ki, her ne kadar direnme kararında davanın bir yıllık hak düşürücü sürede açıldığına ilişkin gerekçelere yer verilmiş ve davanın süresinde açıldığı vurgulanmış ise de, Özel Daire bozma kararı bir bütün olarak değerlendirilip detaylı bir biçimde incelendiğinde kararın son paragrafında geçen cümle içeriğinin hak düşürücü süreye ilişkin olmadığı, bozmanın zamanaşımına ilişkin olduğu açıktır. Eş söyleyişle Özel Daire tarafından da davanın İİK’nın 67. maddesinde belirtilen hak düşürücü süre içinde açıldığı kabul edilmiş olup,bozma kararı yerel mahkemece hatalı olarak değerlendirilmiştir. Hak düşürücü süre ile zamanaşımı süresi aynı kavramlar değildir. Hak düşürücü sürelerde zamanaşımında olduğu gibi sürelerin durması ya da kesilmesi gibi bir durum yoktur. Bu açıklamalardan, sonra asıl uyuşmazlık konusu olan, davacının 01.04.2010 tarihli takibin yenilemesi talebinin ve icra dairesince bu talebin reddine ilişkin olarak verilen 05.05.2010 ret kararının 818 sayılıBorçlar Kanunu’nun (BK) 136/2 maddesi uyarınca 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 109/2. maddesindeki iki yıllık zamanaşımını kesen bir muamele olarak sayılıp sayılamayacağı hususu tartışılarak çözüme kavuşturulmalıdır. Bunun için de takip hukuku ile zamanaşımı arasındaki ilişki ve BK’da yer alan hükümler irdelenmelidir.

15.Takip hukukunda alacaklının icra dairesine başvurarak yapmış olduğu takip talebi ile zamanaşımı kendiliğinden kesilir. Bunun için borçluya ödeme emri tebliğ edilmesine gerek yoktur. Alacaklı tarafından usulünce yapılan icra takibinde, icra müdürünün bir hatasından dolayı dosya, işlemsiz kalmış olsa dahi zamanaşımı gene kesilmiş olur.Takip talebi üzerine gönderilen ödeme emrinin şikâyet yoluyla icra mahkemesi tarafından iptal edilmesinin, takip talebiyle kesilen zamanaşımına bir etkisi yoktur. Yine icra mahkemesinin borçlunun itirazını haklı bularak alacaklının itirazın kaldırılması talebini reddetmesinin de takip talebi ile zamanaşımının kesilmiş sayılmasına bir etkisi yoktur.Öte yandan, takip şikâyet üzerine icra mahkemesi tarafından iptal edilirse, iptal edilen böyle bir takip talebi ile zamanaşımı kesilmiş olmaz (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s. 206; Sarı, M.: Takip Hukukunda Zamanaşımı, Ankara 2016, s. 45, 97).

16.Yetkisiz icra dairesine yapılan takip talebi ile de zamanaşımı kesilir. Yetkisiz icra dairesindeki borçlunun kabulü dışındaki hiçbir takip işlemi, yetkili icra dairesince geçerli sayılamaz. İİK’nın 66/1. maddesi uyarınca borçlu süresi içerisinde yetki itirazını bildirirse icra takibi kendiliğinden durur. Bu yetki itirazı alacaklı tarafından kabul edildiğinde dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesini talep eder. Dosya kendisine gönderilen icra dairesi, borçluya yeni bir ödeme emri gönderir. Borçlunun yetki itirazını kabul etmeyen alacaklıicra hukuk mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep eder. (Hem yetkiye hem de borca itiraz edildiği takdirde icra mahkemesinden itirazın kaldırılması istenebileceği gibi, itirazın iptali davası da açılabilir.) Borçlunun yetki itirazına rağmen dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesini talep etmezse, İİK’nın 50 ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 20. maddesi uyarınca takip yapılmamış sayılır. Bu hâlde, takibin yapılması ile kesilen zamanaşımı takibin yapılmamış sayılması ile doğal olarak hükümsüz hâle gelir ( Sarı, s.47).

17.Önemlevurgulanmalıdırki, takibekonuedilenalacaklar, tabi bulunduğu zamanaşımı süresine bağlıdır. Davacı, Kasko poliçesi kapsamında sigortalıya ödenen tazminatın rücuen tahsili amacıyla icra takibineyapılan itirazın iptalini talep etmektedir.Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1301. maddesinin 1. fıkrasında sigortacının sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren kimse yerine geçeceği ve sigorta ettirenin oluşan zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı varsa bu hakkın, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal edeceği belirtilmiştir.818 sayılı BK’nın 60/2. maddesinde, tazminata konu edilen zarar suç teşkil eden bir eylemden  kaynaklandığında, tazminat davası içinde bu eyleme öngörülen zamanaşımı süresinin uygulanacağı hususu hüküm altına alınmıştır. Bu noktada 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesine değinmekte yarar bulunmaktadır. İlgili madde aynen;

“Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.

Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zaman aşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.

Zamanaşımı, tazminat yükümlüsüne karşı kesilirse, sigortacıya karşı da kesilmiş olur. Sigortacı bakımından kesilen zamanaşımı, tazminat yükümlüsü bakımından da kesilmiş sayılır.

Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar.” şeklindedir. Özel Dairece, eldeki davada ceza zamanaşımının uygulanamayacağı belirtilmiştir. Direnme kararında somut olay bakımından ceza zamanaşımının uygulanması gerektiği yönünde bir gerekçeye yer verilmediğinden, temyiz edenin sıfatı ve temyiz dilekçesinin içeriğine göre KTK’nın 109/son maddesinde belirtilen iki yıllık sürenin geçip geçmediği tartışılmalıdır.

18.Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı tarafça davalı şirket aleyhine, Beyoğlu 3. İcra Dairesinin 2007/19493 E. sayılı dosyasında7.287,22TL alacak için 04.10.2007 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı şirkete 24.06.2008 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça 01.07.2008 tarihinde borca (ve borcun zamanaşımına uğradığına) ve icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği görülmüştür. Dosya 01.04.2010 tarihine kadar işlemsiz bırakılmış, davacı tarafça 01.04.2010 tarihinde takibi yenilenmesi istenmiştir, 05.04.2010 tarihindetakip dosyasına itirazolması nedeniyle icra dairesince yenileme talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ret kararından sonra 19.03.2012 tarihine kadar dosyada hiçbir işlem yapılmamıştır. 19.03.2012 tarihinde davacı alacaklı vekilince yetki itirazının kabul edildiği bildirilerek dosyanın yetkili icra dairesine gönderilmesi istenmiştir. Dosya Kars 2. İcra Dairesinin 2012/1146 E. numarasını almış ve yetkili icra dairesince yeniden gönderilen ödeme emri ise davalıya 02.11.2012 tarihinde tebliğ edildikten sonra davalı tarafça bu ödeme emrine de 05.11.2012 tarihinde itiraz edilmiştir. Görüldüğü gibi, 01.07.2008 tarihi ile yetkili icra dairesine gönderilme işlemi (19.02.2012) arasında icra organınca yapılmış ve109. maddenin son fıkrasında belirtilen zamanaşımını kesecek nitelikte bir icra takip işlemi bulunmamaktadır. Yetkisiz icra dairesine yapılan takip talebi ile kesilen zamanaşımında, yetkisiz icra dairesindeki borçlunun kabulü dışındaki hiçbir takip işlemi, yetkili icra dairesince geçerli sayılamayacağından, diğer işlemler de geçerli değildir. KTK109/2. maddesine öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden, BK 136/2.maddesi delaletiyle zamanaşımı yönündendavanın reddine karar verilmelidir.

  1. Hukuk genel kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, somut olayda hasar talebi maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklansa da zararda suç teşkil eden eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 179. maddesinde öngörülen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturduğu ve takibe bağlı alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresinin bu maddede öngörülen suç nedeniyle sekiz yıl olduğu, ceza zamanaşımı süresidolmadığından davanın da zamanaşımına uğramadığı, mahkemece zamanaşımına ilişkin kurallar yerine hak düşürücü süreye ilişkin açıklamalar yapılmak suretiyle esasa yönelik olarak karar verilmiş olması doğru değil ise de ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alındığında netice olarak esas yönünden inceleme yapılmasının doğru olduğu; somut olay bakımından itiraz ile takip durduğundan zamanaşımı süresinin de durmuş olduğunun kabulünün gerektiği, eş söyleyişle borçlunun itirazı ile itirazın iptali davası arasında iki yıllık zamanaşımısüresinin geçtiğinin kabulü ile alacaklıya tanınan bir yıllık hak düşürücü sürede itirazın iptali dava açma hakkını ortadan kaldırdığından bu süre içinde zamanaşımının işlemeyeceğinden direnme kararının bu gerekçelerle uygun bulunmasına karar verilmesi gerektiği yönünde görüşler ileri sürülmüş ise de; bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

20.Hâl böyle olunca, direnme kararının açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.

 

IV.SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 08.12.2020 tarihindeyapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.

 

Leave comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *.